Tabletler Dağıtılmadı: Fatih Projesi Tamamlandı mı, MEB Neden Sessiz?
MEB tarafından 2010 yılında duyurulan FATİH projesi ‘her çocuğa bir tablet’ sloganı ile başladı. 10 yıl geçmesine rağmen bu vaat yerini bulmadı.
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından 2010 yılında duyurulan Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi (FATİH) projesi ‘her çocuğa bir tablet’ sloganı ile başladı. Fakat aradan 10 yıl geçmesine rağmen bu vaat yerini bulmadı. Oysaki bugün bu vaat yerine gelmiş olsaydı birçok sıkıntı yaşanmayacaktı. Öğrenciler ebeveynlerinin akıllı telefonlarıyla uzaktan eğitime katılmak zorunda kalmayacaklardı.
SÖZLER TUTULSA BÖYLE OLMAYABİLİRDİ
FATİH projesi 5 yıl içinde her öğrenciye bir tablet öngörüyordu ama 2010’dan bugüne gelindiğinde dağıtılan tablet sayısı hedeflenenin çok altında kaldı. MEB sadece hedefin yüzde 20’sini tutturabildi. Hatta MEB 2018 yılında tablet yerine klavyeli bilgisayarlara geçiş yaptı.
Yine FATİH Projesi kapsamında alınan akıllı tahtalar, çok sayıda okulda teknik arıza nedeniyle kullanılamadı. Öğretmenler, yeni tahtaların kullanımı konusunda yeterince bilgilendirilmedi; akıllı tahtalar ‘kara tahta’ oldu. Okulların bir bölümü ise internet bağlantısı olmadığı için akıllı tahtalardan yararlanamadı. Sonuç olarak büyük umutlarla başlatılan FATİH projesi hüsran oldu. Öğrencilere tablet dağıtılamadı, okullara akıllı tahta kurulmadı. Bunun sonucunda en çok ihtiyaç duyulan bugün öğrenciler uzaktan eğitimden mahrum kaldı.
Dosyamızın 3’üncü ve son gününde uzmanlar uzaktan eğitimde yaşanan sıkıntıları ve MEB’in yapması gerekenleri yorumladı. Ali Taştan eğitimdeki eşitsizliklere dikkat çekerken kamu okullarıyla özel okullar arasındaki farkların arttığını aktardı. İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Erkan Saka ise MEB’in diğer bakanlıklarla ve belediyelerle işbirliği yaparak soruna çözüm üretmesi gerektiğini aktardı.
EĞİTİME ERİŞİM EŞİT DEĞİL
Ali Taştan sorularımıza şu cevapları verdi:
Eğitimde alınan tedbirler yeterli mi sizce?
2019 yılında Ankara’da 16 kişilik Pandemi Hazırlama Komitesi, 33 Akademisyen, 106 Kurum ve Kuruluş temsilcisi ile birlikte Pandemik İnfluenza Ulusal Hazırlık Planı yapılmıştır. Plan Aralık 2019’da Sağlık Bakanlığı tarafından yayımlanmıştır. Plana rağmen bu süreçte anlamlı tedbirler alınmamıştır.
Salgın başladığından buyana sosyal devlet olmanın gereği yerine getirilmemiş, eğitim alanında kalıcı ve ciddi tedbirler alınmamıştır. Alınan tedbirler bazı okulların dezenfekte edilmesinden öteye gitmemiştir. MEB’e ek bütçe aktarılmamış, ek personel alımı yapılmamış kamu kaynakları verimli kullanılmamıştır. AKP iktidarı ile eğitimin piyasalaştırılması, seçkinci bir eğitim anlayışının benimsenmesi, okulların nitelikli ve niteliksiz olarak ayrıştırılması eğitim alanındaki eşitsizlikleri derinleştirmiştir. 2002 yılından buyana yürütülen yanlış politikaların sonucu olarak eğitim sistemi salgına hazırlıksız ve sorunlu bir şekilde yakalanmıştır. Bu süreç, herkese eşit, parasız ve kamusal eğitim hizmeti sunulması ve bilimsel eğitim ilkelerinin hâkim kılınması için fırsata çevrilmelidir. “Maske-mesafe-temizlik” üçlemesi ile eğitimin sorunlarının çözülemeyeceği görülmelidir. “Maske-mesafe -temizlik” üçlemesinin yanına “ek kaynak-derslik-personel ataması” eklenmediği sürece sorunların çözülmesi mümkün değildir.
Eğitime erişemeyen birçok öğrenci var. Bu öğrenciler hakkında ne söylemek istersiniz?
Uzaktan eğitimin başlamasıyla eğitim alanındaki eşitsizlikler derinleşmiştir. Televizyonu, interneti, bilgisayarı olmayan milyonlarca çocuk bulunmaktadır. Maddi imkânları iyi olan aileler çocuklarını özel derslerle desteklemeye başlamışlardır. Bu durum yine yoksul ailelerin çocuklarını vurmuştur. İki, üç çocuğu olan ailelerin çocuklarının uzaktan eğitime erişim imkânı yok denecek kadar azdır.
Okulların bölgesel olarak eğitime açılması planlanmalıdır. Aksi halde öğrenciler arasındaki makas açılacaktır. Öğrencilerin %60’ı bu süreçte EBA’ya giriş dahi yapmamaktadır. Bu öğrencilerin öğrenmelerini nasıl sürdürdüğü, EBA TV’ye erişimlerinin olup olmadığı, EBA TV üzerinden sunulan içeriklerin farklı sınıf seviyelerinde öğrenmeyi ne ölçüde destekleyebildiği, öğrenciler tarafından ne ölçüde izlendiği, ebeveynlerin çocuklarına ne ölçüde öğrenme desteği sağlayabildiği bilinmemektedir.
Peki ne yapılmalı?
Bu süreçte okulda geçen süre ortalama 0,7 yıl azalacaktır. Ve öğrenme kayıplarında ciddi artış gerçekleşecektir. Çözüm olarak öğrenme kayıpları ve öğrenme eksikleri tespit edilmeli; telafi için ulusal, bölgesel/yerel ve okullar düzeyinde planlama yapılmalıdır. Dezavantajlı öğrenciler ve özel eğitime ihtiyaç duyan öğrencileri destekleyecek farklı kaynak ve telafi süreçleri oluşturulmalıdır.
Uzaktan öğrenme öğrencilerin ve öğretmenlerin fiziksel olarak bir arada bulunmadığı, öğretim etkinliklerinin çeşitli iletişim araçları aracılığıyla yürütüldüğü durumların bütününü kapsamaktadır. Uzaktan öğrenme sürecinde hangi teknoloji kullanılırsa kullanılsın, bu deneyimin her öğrenci için adil ve etkili olabilmesi için uzaktan öğrenme sürecinden önce teknolojik, içerik, pedagojik, izleme değerlendirme hazırbulunuşluğun, sağlanması gerekmektedir. Ancak bu dört şarttan hiçbirisi gerçekleşme eğiliminde değildir. Dört şartın neredeyse tamamı maddi durumu iyi olan ailelerin lehine eğitimde makası açmaktadır.
Öğrencilere bu durumun etkisi nedir?
EBA üzerinden günde 6-8 saat ders yapılması öğrencilerin gelişimi açısından uygun değildir. Öğrencilerin bir çoğu bilgisayar ve tablet bağımlısı olmuş durumdadır. Her geçen gün psikolojik sorunları artmaya başlamıştır.
Uzaktan eğitime erişemeyen öğrenciler merdiven altı sözde eğitim kurumlarına yönlendirilmektedir. Tarikat-cemaatlerin uzantısı vakıf ve derneklerin merdiven altı sözde eğitim kurumlarında dini eğitim verilmeye devam edilmektedir. Ülke genelinde yaklaşık 2 milyon öğrenci tarikat ve cemaatlerin himayesi altındadır. Bölgesel olarak okulların açılması tartışmaya başlanmalıdır. MEB bu doğrultuda adımlar atmak için tüm paydaşlar ile birlikte istişare etmelidir.
Mayıs 2015’te Sayın Cumhurbaşkanı, “Atılması gereken çok adım olduğunu, bazılarının Fatih Projesi’nin sona erdiğini, tablet bilgisayar dağıtımı yapılmayacağını iddia ettiğini, bugünkü 700 bin bilgisayara ne diyeceksiniz? Gelecek yıldan itibaren dağıtılacak 10 milyon 600 bilgisayarın ihalesi yapıldı. Buna ne diyeceksiniz?” şeklinde ifadeler kullandı. MEB’den alınan bilgilere göre bu ihalenin hâlâ yapılmadığı söyleniyor.
10 milyon 600 bin bilgisayar ihalesi 2015’ten bu yana neden yapılamadı? Uzaktan eğitim döneminde tablet dağıtılması gerekirken MEB neden sessiz kalıyor?
EBA’dan ders yapmaya çalışan öğretmenler 110-120 kişilik gruplara ders vermeye çalışıyor. Özel okullar ise 10-12 kişilik gruplarla ders yapıyor. Bunun yanı sıra özel okullar destekleme kursları adı altında 8 ve 12 nci sınıflara yönelik yüz yüze eğitimlerine devam ediyor. Ayrıca ülkemizde en zengin yüzde yirmilik dilimdeki ailelerle, en yoksul yüzde yirmilik dilimde olan ailelerin eğitime ayırdıkları bütçede 32 katlık bir fark bulunuyor.
Bu şartlarda yoksul ailelerin çocukları yine nitelikli ve eşit eğitim imkânlarına erişemiyor.
YÜZDE 51 FAYDALANAMADI
MEB verilerine göre geçen dönem uzaktan eğitim sürecinde kamu okullarında 15 milyon 88 bin 592 öğrenciden yalnızca 7 milyon 383 bin 213 öğrenci EBA’ya girerek faydalanabildi. Öğrencilerin yalnızca yüzde 48,9’u EBA üzerinden verilen uzaktan eğitim derslerine katılabilirken yüzde 51,1’i ise EBA’dan faydalanamadı.
Veli-Der’in raporuna göre ise “velilerin yüzde 34,8’i çocuklarının günde bir saat, yüzde 27,2’si günde iki saat, yüzde 18,9’u da günde 3 saat uzaktan eğitim uygulamalarını kullandığını ifade etti. Velilerin yüzde 19,2’si ise çocuklarının günde dört saat ve üzerinde uzaktan eğitimi kullandıklarını belirtti. Raporda uzaktan eğitim uygulamalarının saati uzadıkça çocukların eğitime katılım oranının düştüğünü vurguladı.
YENİ MODEL YENİ SORUNLAR
Pandemi döneminde yüz yüze eğitim modelinin yerini uzaktan eğitim aldığını aktaran Doç. Dr. Erkan Saka uzaktan eğitime yeterli yatırım yapılmadığını ifade etti. Saka şunları aktardı: “Bu yatırım yapılmış, planlama yapılmış olsaydı da EBA’ya, ekonomik zorluklar nedeniyle ulaşamayan çocuklar var. Birden fazla çocuğun olduğu evde eğitime ulaşması çok zor. Ailede tek akıllı telefon ve iki çocuk var hangi çocuk kullanacak? Bu uzaktan eğitim sistemi bence eğitimin kalitesini düşürecek. Çocuklara tablet, telefon, bilgisayar sağlamamız lazım. Ancak orta ve alt sınıf ailelerde bu konunun çok da kolay olmadığını düşünüyorum. MEB bakanlıklarla ve belediyelerle iş birliğine gitmeli. MEB tarafından ihtiyacı olanlara tablet vs. sağlanması lazım. Eğer eğitim zorunluysa ve biz büyük devletsek bunu yapmak zorundayız. Yoksa eğitimde eşitlik sağlanamıyor. MEB’in önceliği bu eşitliği sağlamak olmalı” dedi.
ÖĞRETMENLERE PEDAGOJİK EĞİTİM VERİLMELİ
Yeni eğitim modelinin sadece öğrenciler açısından yeni bir dönem olmadığına öğretmenler içinde çeşitli sorunlara neden olduğuna dikkat çeken Saka, “Çok yeni bir olay uzaktan eğitimle hocalar anlatıyor çocuklar televizyon veya bilgisayar karşısından derslere katılıyor. Ancak hiç kolay değil. Mesela hocaların uzaktan eğitime uyum sağlayabilmesi için pedagojik olarak deneyim kazanmaları lazım” ifadelerini kullandı.
Saka son olarak şunları söyledi: “Hanenin düzene ihtiyacı var. Evden eğitim alacak çocuğun ortamı müsait mi? Ya da orada çocuğun kontrolünü sağlayacak ebeveynlerin durumu ne? Çocuk nasıl ders çalışacak? Bu konuların ne kadar üzerinde duruluyor? Belki çocuktan sorumlu olan ebeveynlere izin verilmesi gerekiyor. Veliler için okul saatlerine uygun bir mesai programlaması yapılması lazım. Her çocuğun onunla ilgilenebilecek dedesi babaannesi yok. Bu konulara yönelik bakanlık hiçbir çalışma yapmadı. Ancak bu konular çok önemli. Pandemi zaten kadınları çok yordu. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklı çalışan kadınların üzerindeki yük daha da arttı. Hem iş hem ev işleri onlara yıkılıyor uzaktan eğitimle beraber çocukların eğitimi de onlara kaldı.”