Çarşamba, Aralık 4, 2024
AÇIK GÖRÜŞ

Sosyal Bir Deneyin Kobayları Mıyız?

Veysi Dündar

İlginç günlerden geçiyoruz. Şarkıdaki gibi;
“Hayal değil mutlu olmak
Kalbinden geçeni yaşamak
Bir bakarsın her şey değişir”

Ekonomi Bakanımızın 14 Ağustos’ta ağzından çıkan cümleler harfiyen şu şekilde :
Ekonomide milli bağımsızlığın bir bedeli var, ecdadımız bu bedeli canı pahasına sayısız kere ödedi. Sıra bizde.

Aradan sadece 1 hafta geçti günlerden 21 Ağustos, bakanımızla ilgili olarak Türkiye’nin “amiral” gazetesinin baş muharriri şu cümleyi ediyor :
“MALİYE ve Hazine Bakanı Berat Albayrak’la iki kez görüştüm. Berat Albayrak, Enerji Bakanlığı döneminde satın alınmasını sağladığı sondaj gemilerinin hikâyesini anlatmıştı.Büyük bir heyecanla.….“Karadeniz’de doğalgaz bulduk” denildiği anda… Hemen hükmümü verdim: Bu işin mimarı Berat Albayrak’tır.”

Sadece 1 hafta içinde ecdadımızın ödediği bedelin bir benzerini ödemeye gayet niyetli bir ifadeden, bambaşka bir ifadeye geçiyor gündem.
Belli ki müjde sadece bizler için değil, iktidarın tepesine en yakın duranlar için de gayet işlevsel olmuş. Gerçek bir müjde imiş!!!

Gaz bulunmasa ekonomik bağımsızlık için ecdadın ödediği bedelleri ödeyecekken, birden masayı ters çevirip bedel tahsilatına başladık.
Bu çelişkinin sadece 1 haftaya yayılan sürecinden insanın başının dönmemesi imkansız.
Aslında Berat Bey’in ekonomide milli bağımsızlık kavramı ile tam olarak neyi kastettiği ve hangi ecdadımızın bundan etkilenip bedel ödediği konusu da gayet tartışmalı bir alan.

Berat Bey ecdad dediğine göre burada en azından 2 nesil gerisine gitmek gerekir. Bu dönem tam da AKP’nin hedefe koyduğu tek parti CEHAPE dönemine denk geliyor.
Bundan biraz daha geride ise Osmanlı Dönemi var. Osmanlı iktisat tarihi ve Osmanlı’nın iktisadi modeli konusunda çok önemli yazarların çok önemli kitapları var.
Asya Tipi Üretim Tarzı vb. yorumlar. Ancak az çok dünya iktisat tarihinden haberi olan Osmanlı dönemi için ekonominin güncel kavramlarını kullanmaz.
Yine de Osmanlı’nın kapanışa yakın tüm gelirlerini Duyun-u Umumiye denilen kuruma kaptırmasına bakarsak aslında bağımsızlığın ciddi olarak elden gittiğini söyleyebiliriz.

Berat Bey’in Milli Bağımsızlık yolunda cefa çeken ecdad göndermesinin Cumhuriyetin kuruluş yıllarına karşılık geldiğini tahmin etmemek için vicdandan yoksun olmak gerek.
Yazık ki kuruluş yıllarında milli ve bağımsız bir ekonomi için kurulan iktisadi varlıklar, özellikle 1980’den sonra Özal’la başlayarak satıldı. Bu özelleştirme süreci ise zirveyi AKP döneminde gördü.

AKP dönemi devlet kurumlarını özelleştirme konusunda o kadar büyük cevvaliyet gösterdi ki, özelleştirme için kurulan kamu kurumuna bile ihtiyaç ortadan kalktı.
Burada kamu bankalarına ayrı bir parantez açmak gerek.
Devlet, bildiğiniz ticari bankacılık faaliyeti yapar hale getirdiği ve asli kuruluş felsefesi finansmana zor ulaşan kesimleri fonlamak olan Kamu Bankalarını tam bir ticari bakışla muhafaza etti.

Perhize aykırı lahana turşusu görünümü veren bu tercihler devleti vatandaşı için üreten konumdan, vatandaşı borçlandıran konuma tahvil etti.
Ülkenin sadece 1 haftalık gündemine damga vuran çelişkili hali tasvire çalışmak ve buna dair kafa yormak gerçekten de aslında bize kamera şakası yapılıyor mu sorusunu gündeme getiriyor.

Daha önce birkaç kez atıf yaptığım Truman Show filmini bir kez daha düşündüm. Ortada ciddi bir çelişki olduğu kesin. Doğru ve Gerçeklik bağlamından sökülmüş AKP ve onun yöneticileri ne derse o olduğuna inanmamız bekleniyor.

Söylenen sözlerin geçerlilik süreleri bazen 1 yıl, bazen 1 hafta. Bazen daha da kısa sürede geçerliğini yitiriyor ve aynı gün bile yok ediyor kendini.

Sonuçta ciddi bir sosyal deneyin parçası olduğumuz zannına kapılıyoruz. Sanki bir anda birileri bize çıkıp şunu diyecek:
Yaklaşık 20 yıl süren bu deneysel süreç artık tamama erdi. Vardığımız neticeleri hazırladığımız sonuç raporunda bulabilirsiniz.
Sizce abartıyor muyum?

23.8.2020