Osmanlı’da Damatlar
Osmanlı Devletinde devlet görevinde yer alan görevlilerinden bir kısmı hanedana damat olan kişilerdir.
Bunlardan birisi Pargalı İbrahim Paşadır. Bir köle iken Manisa Sancak Beyin Şehzade Süleyman’ın sarayına girmiştir. Pargalı bu genç Şehzade Süleyman ile yaşıttır ve tek özelliği iyi keman çalmasıdır. Süleyman padişah olduğunda Pargalı’ya ikbal yolları açılmıştır. Devlet teamülüne aykırı olarak 1523’te Hasodabaşılıktan birden devletin 2. numaralı koltuğuna Sadrazamlık koltuğuna oturur. Ona Makbul İbrahim Paşa denilir. Makbul İbrahim Paşa 1536 yılında sarayda gecelediği bir akşam kellesi alınmış ve Makbul İbrahim Paşa Maktul İbrahim Paşa olur.
Hırvat Rüstem Paşa Diyarbakır Valisi iken Mihrimah Sultanla evlenip Kanuniye damat olunca biraz damat olması çokça da kayınvalidesi Hürrem Sultanın desteği ile 1544 yılında sadrazam olmuştur. Döneminde en önemli olaylardan birisi 1553 yılında Amasya Sancakbeyi Kanuninin 1. Oğlu Şehzade Mustafa’nın Konya ovasında öldürülmesidir. Asker tarafından çok sevilen Şehzade Mustafa’nın babası tarafından öldürülmesi üzerine asker paşaya tepki göstermiş (Tabi ki ölüm emri veren Kanuni’ye bir şey diyemeyeceklerinden) Ve Paşa tepkilerin dinmesi için görevden alınmıştır.
Bu şehzade ölümleri meselesi tam bir travma tik olup ayrı bir yazı konusudur.
Nevşehirli Damat İbrahim Paşa 1718-1730 yılları arasında sadrazamlık yapmıştır. Döneminde matbaanın getirilmesi, itfaiye teşkilatı kurulmuştur. Paşanın iktidarı Lale Devri olarak anılmıştır. Bu dönemin şairi Nedim “Yiyelim içelim kam alalım dünyadan” dizesiyle meşhur olmuştur. Lale soğanının çok arttığı ve Sadabat bahçelerinin meşhur olduğu bu dönem zevki sefanın ve eğlencenin zirve yaptığı israfın zirvede olduğu dönem olacaktır. Sadabat bahçelerinde kaplumbağa sırtına mum konularak bahçede dolaştırılır.
Reşat Ekrem Koçu Tarihimizde Garip Olaylar isimli eserinde bu dönemde iftarlarda 7 çeşitten fazla yemek verilmesi yasaklanmıştır. Paşa Patrona Halil İsyanında sarayda öldürülerek isyancıların önüne atılmıştır.
Enver Paşa belki de Osmanlı Tarihinin en gözü kara paşalarından birisidir. Fakat hesapsız kitapsız hareket ettiği için belki de Ferit Paşadan fazla zarar vermiştir. Edirne’nin geri alınması ve Bab-ı ali baskını gibi olaylarda talihi yaver gittiği için talihine fazla güvenen hayalperest birisidir. Yarbay rütbesinde iken kendine bağlı fedailer grubunun da desteği ile Albaylık rütbesini atlayıp Tuğgeneralliğe yükselerek damat olmasının da avantajı ile Harbiye Nazırı olmuştur. Askerliğini yapanlar bilirler, Tuğgenerallik rütbesinden sonra sırasıyla Tümgeneral, Korgeneral ve Orgeneral rütbeleri vardır. Bu durum paşa, için bir handikaptır ve bundan kurtulmak için ordu da gençleştirme projesi yapar ve birçok paşa (Osmanlı’da General olan herkes Paşadır) zoraki emekli edilir.
Birinci Dünya Savaşında yenilmemizin temel sebeplerinden birisi budur. Askerlikte belli rütbe bekleme süreleri vardır. Bu süreler o subayın işin içinde daha fazla pişmesi içindir. Böyle büyük bir savaşta tecrübeli generallerin çoğu zoraki emekli edildiği için bilinen sonuçla karşı karşıya kalınmıştır. Kendisi yaptıklarının hesabını vermeden bir Alman Denizaltısıyla kaçmıştır. En büyük yenilgisi Sarıkamış felaketini başka bir yazıya bırakıp burada kesiyorum.
Halil Köken